Semih Tezcan
profesör, Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi
257.
Talât Hocayla otuz yıl önce tanıştık. Son on yılda sürekli işbirliği yaptık, son altı yıl birlikte çalıştık. Onunla çalışmak başlı başına bir mutluluktu, doyumsuz bir zevkti. Bu zarif insandan, bu görmüş geçirmiş bilgeden, bu “dünya kültür belleği”nden pek çok şey öğrendim.
Batıʼda ve Doğuʼda gerçek tolerans nedir, ülkemizde pek çok kişi ondan öğrenmiştir, kitaplarından, konuşmalarından derslerinden. Mevlânâ ile Yunus Emre ile uğraşması, gerçek toleransın ne olduğunu herkese daha iyi öğretebilmek içindi.
Alçakgönüllülüğün ne olduğunu çok kişi ondan öğrenmiştir. Devlet yönetiminde ve akademik kurumlarda en yüksek düzeyde görev yapmış olması, sanki onun alçakgönüllülüğünü daha da artırmıştı. Kimseyi hor görmezdi, hakir görmezdi, kimseye hakaret edemezdi. “Kibar öfke”sini bile kolay kolay açığa vurmazdı! Aile üyelerinden ve en yakın arkadaşlarından başka hiç kimseye “sen” dediğini duymadım.
Alçakgönüllüydü, ama onu gururlandıran şeyler de vardı: Atatürkʼe sadakatle hizmet etmiş bir askerin çocuğu olmak. Babası Amiral Sait Halmanʼı anlatırken her seferinde gözleri parlardı, heyecanını gizleyemezdi. Her 30 Ağustos, her 29 Ekim yaklaştığında “İstiklal madalyalarımızı takıp çıkıp gezelim” diye konuşurduk, bir türlü yapamadık.
Türkiye Cumhuriyetiʼne ilk kez bir Kültür Bakanı olarak hizmet etmiş olmak, Kültür Bakanlığını kurmuş olmak da haklı bir gurur vesilesiydi Talât Hocaʼnın, Bilkentʼte Türk Edebiyatı Bölümünü kurmuş olmak da!
Sorunların çözümünde görüşlerimiz her zaman değilse de çoğu zaman birleşti. Hiç kavga etmedik, birbirinizi hiç üzmedik. Hep uygarca anlaştık, aklın “bin” yolundan birini seçerek çözüm ürettik, uyum içinde çalıştık.
Önümüzdeki yıl, 1915, Tevfik Fikretʼin ölümünün yüzüncü yılı. Talât Hocayla Tevfik Fikret sempozyumu düzenleyecektik. Yeryüzünü vatanʼı, insanlığı milletʼi kabul eden evrensel şairimiz Tevfik Fikret için bir sempozyum. Talât Hoca heyecanlıydı. Hem Türk olmanın, hem de yeryüzünü vatan, insanlığı millet kabul etmenin ne demek olduğunu ondan daha iyi, ömrünün neredeyse yarısını yurtdışında geçirmiş birisinden daha iyi kim kavrayabilir? Amerikaʼda Fikretʼin oğlunu bulup tanışmış, onunla konuşmuş tek kişi Talât Hocaʼydı. Hoşgörüsüyle onu da kucaklamıştı.
Herkese karşı anlayışlıydı. Kendi düşüncesinden, kişiliğinden ödün vermeden başkasının düşüncesine, inancına saygılı olmak. Tolerans, özgür düşünce…
Türkiyeʼnin aydınlık günlere çıkacağı inancını hiç yitirmedi.
Türk hümanizmasının sütunlarından biri olarak kalacaktır Talât Halman. Yıkılmadan kalacaktır.
09.12.2014 08:44