Tuğrul Hakioğlu
öğretim üyesi
1717.
İnsanlığın en yüce mücadelesi kendi neslini dünya ile bir bütünlük içinde devam ettirmektir. Bunun farkında olan liderler, toplumun çok ötesinde anlayışlarla, kavramlarla, çok farklı mücadelelerle ve farklı dünyalarla dostturlar. Anlaşılmayı beklemezler, durmazlar, yorulmazlar, gölgelerden hoşlanmazlar ve sıradan kalıplara sokulamazlar. En mutlu oldukları şey, çocukların gözlerindeki ışıltıdır. En üzüldükleri ise, o ışıltının sönmesidir. Eserleriyle bugünü değil yarını ve çocukluklarında, özgürlüklerini kemiklerinin iliğine kadar yaşayarak suya taş atarken kurdukları kendi dünyalarını inşa ederler. O dünyada kendilerine ayırdıkları tek yer ebediyyen durdukları istirahatgahlarıdır.
Sevgili İhsan hocam,
Benim babamın da bir vasiyeti var. Değerli babanızın ki ile aynı. Endişe etmeyiniz. Maddi varlığınızı bir Nazım Hikmet şiiriyle uğurluyorum. Manevi varlığınız, Ata’mızda olduğu gibi, yine bizde kalacak.
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
N. Hikmet (1947)
27.02.2010 15:45