Serdar TAŞÇI
Öğretim Üyesi
106.
Halil İnalcık Anısına
'İNALCIK, OSMANLI TARİHÇİLİĞİ ve İSLAM-GAZA İDEOLOJİSİ '
Serdar TAŞÇI
'Alimin ölümü Alemin ôlümü gibidir'.
Halil İnalcık Hocamız, 100. yaşında, önceki gün, Hakk'a yürüdü. Rahman'dan rahmet diliyorum.
Sadece Türkiye değil, tüm dünya değerli bir Tarih Bilgesi'ni fiziken yitirdi. Kendisi ile olan bağımı/ dostluğumu/ arkadaşlığımı içine gark olduğum acı geçtiğinde bir-vesile yazmak isterim: Sessiz, derinden, o sıkı pıkı samimiyeti...
Bu yazı ne O'nu, ne O'nun Osmanlı Kimliği üzerine yazdıklarını dört başı mamur biçimde anlatma veya özetleme iddiasındadır. Hocam onun adını Osmanlı meselesi üzerinden anmamızı isterdi.
Prof.Dr.Halil İnalcık, kanımca 3 büyük kuşak Osmanlı Tarihçiliği'nin son halkası idi.
Bu halkanın birincisi 15. ve 16. yüzyıllarda başlayıp 17. yüzyılda zirveye ulaşan kronik ve vakanüvis geleneği idi. Burada Yahşi Fakih'i, Ahmedi'yi, Enveri'yi, Karamani Mehmed'i, Aşıkpaşazade'yi, Şükrullah'ı, Tursun Beğ'i, Ruhi'yi, İdris-i Bitlisi'yi, Oruç Beğ'i, Neşri'yi, İbn Kemal'i, Selaniki'yi, Gelibolulu Mustafa Ali'yi, hatta Katip Çelebi'yi anabiliriz. Bizanslı tarihçiler Pachymeres (14.yy), Khalkekondiles ve Dukas (15.yy) anılması gereken diğer isimlerdir hiç kuşkusuz.
İkinci kuşak; layihalar, raporlar, sefaretnameler, surnameler, ıslahatlar ve esaretnameler (17-19 yy.) tarafından belirlenen yüzyılların, Evliya Çelebi'den, Karaçelebizade'den Müneccimbaşı Ahmed'e, Naima'ya, Von Hammer, Ahmed Vefik ve Ahmed Cevdet Paşa'ya kadar tarih ve olay anlatılıcılığı tarafından belirlenir.
Üçüncü ve bence son büyük halka Batı'da Babinger, Giese, Wittek gibi isimlerin, bizde ilk üçü İnalcık'ın minnetle andığı Fuat Köprülü, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Ömer Lütfi Barkan ve Mustafa Akdağ gibi isimlerin oluşturduğu halka idi. İnalcık kanımca bu halkanin son temsilcisiydi.
Osmanlı Kimliği, kökeni ve kuruluşu üzerine 'Gaza' ve 'İslam' merkezli Osmanlı paradigmasının yerleşmesine önemli katkısı vardır. İnalcık'a göre, özetle, özelllikle göçlerle Türk yurdu haline gelmesine rağmen Moğol egemenliğindeki Anadolu, Bizans kıyısında olan Göçebe/ Türkmen Osmanlıları, İslam için Gaza fikriyle motive etmiş, Vefai-Babai Devişi Ede-Bali Osmanlı'nın kuruluşunda manevi riyasetini sergilemiştir.
Kimi tarihçiler, İstanbul'un fethinden sonra II. Mehmet'in Osmanlı'nın soyunu tüm hanedanlıklarda olduğu gibi asil, eski ve büyük bir köke -Oğuz/Kayı- dayandırmak istediğini iddia etseler de, İnalcık, 'Osmanlı'nın Türklüğü' tartışmasında nettir. Ancak bu netlik, İran ve Bizans etkisini görmezden gelmesine yol açmaz.
Beylikten devlete geçiş süreci ve kuruluş tarihi de tartışmalıdır. Bunun en önemli nedeni döneme ilişkin yazılı kaynağın yok denecek kadar az olmasıdır. Mesela Osman, her ne kadar kendi adına hutbe okutmuş olsa da bir devlet başkanından ziyade henüz bir uçbeği'dir. İnalcık'a göre ilk sultan, Orhan'dır.
İnalcık, bu kuruluş ve yayılmayı sadece 'dini' bir 'Gaza' veya 'Alperenlik' fikriyle açıklamaz. Buna dönemin kent yapılarını ve ekonomilerini dahil eder. Anadolu'da çok sayıda şehir, büyük ticaret merkezi durumundadır. Bu da Osmanlılar'ın çevreyle bağlarını ve iletişimini geliştirmiştir, ufkunu gelişmeye açmıştır.
Osmanlı, gerek ilk yayılma yeri, gerek yönetici kadrosu, gerek nüfusu itibariyle bir Balkan İmparatorluğu'ydu. İslam Gaza/ Derviş ideollojisi, zaten İslam olan Anadolu'yu bir süre ihmal etmeye yol açtı. Zaten devletin kuruluşunu izleyen ilk yılları Balkan'larda yayılma, fetih ve göç izler. Burada Bektaşilik gibi başlangıçta sonraki siyasi çatışmların sonucundaki gibi algılanmayan, sonradan heterodoks-sapkın görülen inançların kolaylaştırıcı etkisi söz konusudur. Dervişlerin uç'lardaki gazası, ahilerin ekonomideki futuvvet ideolojisi ile bütünleşir. Fütüvvet mesleklerin kardeşlik ve dayanışma içinde yürütülmesiydi.
Osmanlı'nın kurulup yükselme felsefesi (Ahilik, Gaza, Bektaşilik, Adalet, Balkanlılık) ile duraklama felsefesi (Kadızadeliler, Rüşvet, Zulüm, Cinci Hocalar, Balkanlılıktan Araplaşmaya) arasındaki kıyaslama yaparsak, geçmişi daha iyi anlayabilir, belki bugüne, belki gelecek günlere kısmen daha iyi yaklaşımlar geliştirebiliriz düşüncesindeyim.
Bu noktada İnalcık'tan öğreneceklerimiz bitmedi.
Hocamıza tekrar, Rahman'dan rahmet diliyorum.
27.07.2016 14:30